Dini veya siyasi görüşümüz üzerinde düşünmemiz gerektiğine dair...

 Merhaba uğrayıcı! Nasılsın? Umarım iyisindir 😎 Ben de iyiyim teşekkür ederim. Bugün bir konu hakkında beraber düşünelim istedim. Bu konuya değinmemdeki temel amaç, kendi dini veya siyasi görüşlerimiz üzerinde düşünmemizin neden gerekli olduğunu göstermektir. Lafı uzatmadan başlayalım.

  Eğer siz de şu üç iddianın olabilir olduğuna inanıyorsanız, neden inancınızı sorgulamanız gerektiği konusunda elinizde sağlam bir dayanağınız var demektir.

1) Dini veya siyasi liderler yaptıklarıyla tarihe/siyasete/inanışlara yön verebilir, başka bir deyişle yeni bir gelenek doğurabilirler.

2) İnsanlar içine doğmuş olduğu kültürü/geleneği sahiplenirler.

3) İnsanlar inançlarını koruma eğilimindedirler.

  Yazının devamında "inanç" derken dini inancı kastedeceğim fakat biliyorsunuz ki inanç aslında çok geniş bir tabirdir. Örneğin, sizler siyasi görüşünüzün en iyi siyasi görüş olduğuna da inanıyorsunuzdur. Zaten bilgi dediğimi şeyin kendisi bile en klasik tanıma göre "Gerekçelendirilmiş doğru inançtır" fakat bu başka bir konu tabi. Kısacası sizler daha geniş düşünün lütfen.

Yukarıdaki iddiaları bir örnek üzerinden ele almaya çalışalım.

Örneğin A isimli bir hükümdar olsun. A isimli bu hükümdarın, toplumda var olan bir inanışın birbirinden farklı olan X,Y ve Z yorumlarından (mezheplerinden de diyebiliriz) Z yorumunun doğru olduğuna inanan insanları tespit edip öldürdüğünü ve Z inanırlarının kendi yorumlarını savundukları eserleri de yaktığını düşünelim (1. iddia).

A isimli hükümdarın yapıp ettikleri (bir elinde çakmak ve bir elinde kılıç var). Not: Paint çizimi şahsıma aittir.

Oluşacak olan yeni nesilde artık sadece X ve Y yorumları var olacağından, neslin yeni doğan bireyleri bu iki yorumdan bir tanesini (artık aileleri hangi yorumun inanırıysa onu) kabul etmek zorunda kalacaktır (2. iddia).

Yeni doğan X veya Y yorumunu kabul etmiş bu bireyler inançlarını bir ömür boyu koruyacaktır (3. iddia).

Aslında dikkat ederseniz burada yeni bir geleneğin doğup nesilden nesile nasıl aktarıldığından bahsetmiş olduk. Yeni bir gelenek doğar (1) > yeni doğan (veya genç) bireyler yeni geleneği benimser (2) > benimsedikleri geleneği ömürleri boyunca korurlar (3) ve tabi ki bu geleneği kendi çocuklarına aktarırlar. Bu böyle devam eder. Ve eğer 1. iddiayı tekrar gündeme getirmezsek (yani yeni bir gelenek daha doğurmazsak veya konu özelinde, örneğin herhangi bir nesilde B isimli bir hükümdar Y yorumu inanırlarını katletmezse) ilk nesilden 20 nesil sonra var olacak neslin (21. nesil) bireyleri de X veya Y yorumunu büyük oranda kabul edecekler fakat Z yorumundan haberleri dahi olmayacaktır.

   Tabi hayat bu kadar basit de değildir. Hemen her dönemde bir şeylerin ters gittiğinin farkında olan insanlar olmuştur. Biz burada bir düşünce deneyi yaptığımızdan birçok şeyi ihmal ediyoruz. Fakat zannedilmesin ki bu ihmaller sebebiyle söylediklerimin hiçbir gerçeklik payı yoktur. En basitinden, tarihte ortaya çıkmış ve bir şeylerin farkında olan bireylerin kaçı yeni bir gelenek doğurabilmiş ve anlamlı bir dönüşüm gerçekleştirebilmiştir? Aslında bakarsanız, yeni bir gelenek her zaman olmasa da bazı zamanlar eski geleneğe kafa tutuyor olabilir. Bu durumda sizin geleneğinizin mensupları güç bakımından zayıfsa ve var olan geleneğin mensupları güçlü kişilerse yine pek şansınız yok. Yani bir gelenek doğurabilirsiniz (1. iddia) fakat onu benimsetemez (2. iddia) ve dolayısıyla koruyamazsınız (3. iddia). Bu da yok olmak demektir.

   Sonuç olarak, bu bahsettiğim şeylerin mümkün olduğuna inanıyorsanız artık elinizde kendi görüşlerinizi sorgulamanız gerektiğine dair sağlam bir dayanağınız var demektir. Çünkü bizlerin "21. nesil" olmadığını (veya olduğunu) anlamak için araştırmaktan başka bir çaremiz var mıdır? Yoktur. O zaman araştıralım/sorgulayalım. Lütfen araştırırken bu zamana kadar bizlere "Sapkın" olarak anlatılmış görüşlerin aslında sapkın olmayabileceğini göz önünde bulunduralım. Hatta belki de "Hak" olan şey bize "sapkın" olarak bile ulaşamamış olabilir. Dolayısıyla yeni yeni şeylerin de olabilirliğini düşünmemiz gerekecektir.

Eklemek istediğim bazı şeyler var onları maddeler halinde yazayım.

• Siyasi liderler (hükümdar örneğinde olduğu gibi) hedef aldıkları kişileri asıp kesebilecekken dini liderler genellikle bu yola başvurmazlar. Onlar siyasi güç elde etmek için teolojik meseleler üzerinden karşı tarafa saldırırlar. Örneğin "Kur'an yaratılmış mıdır?" sorusunu sorup vereceğiniz cevaba göre sizi "Kafir/sapmış" ilan edebilirler. Bu sebeple dini liderler yeni tartışmalar yaratabilirler. Dikkat etmek lazım...

• Yazıda kötü bir senaryodan bahsettik fakat dönüşümün nasıl olacağına dair de fikir elde ettik. Yani sizler iyi bir dönüşüm gerçekleştirmek isterseniz nasıl bir yol izlemeniz gerektiğine dair de bir fikir edinmişsinizdir diye umuyorum. Örneğin dönüşüm için genç neslin ne kadar önemli olduğunu bence görmüş olduk ^^, Tabi üzerinde daha çok düşünmek lazım.

Evet uğrayıcı dostlar, okuduğunuz için teşekkür ederim. Aklıma yeni şeyler gelirse buraya madde olarak ekleyeceğim. Konuya dair yorumlarınızı benimle paylaşmanız beni onore eder.

Bazı öneriler;

◘ Geleneğimizin üzerimizdeki etkisini anlamak için (din örnekliği) → Geleneğin Dinselleştirilmesi

◘ Kişilerin inançlarını koruma eğiliminde olduğunu anlamak için → İnsanın temel eğilimleri 1: İnancın doğruluğuna inanma

◘ Siyasi veya dini liderlerin yapıp ettiklerine dair somut örnekler için (kitaplar);

Hristiyanlık tarihini de merak ediyorsanız → Zafer Duygu - İsa Pavlus İnciller ve Zafer Duygu - Hıristiyanlık ve İmparatorluk Tabi "Hristiyanlık ve İmparatorluk" çok daha ağır bir kitap (kütle çekim kuvvetinden bahsetmiyorum. Okuması daha zor). Yani bana öyle gelmişti en azından :D

İslam geleneğinden bir örnek için (Hasan El Basri ve Mutezile örnekliği) → Zeki Bayraktar - Kader Risalesi Özelinde Hasan El-Basrİ’nin Sünnet Anlayışı Ve Tarihteki İlmi Soykırımlar


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Neden Burçları ve Falları konuşmamalıyız?

Abdulkadir Geylani ve Sorularla İslamiyet eleştirisi

Ahlakın rasyonel bir şekilde temellendirilmesi