"Beynin Evrimi ve Tanrıların ortaya çıkışı" kitabı eleştirisi.
Yazar en temelde şunu iddia etmekte;
Çeşitli evrimsel süreçlerle ve özellikle beynin evrimiyle insan, ölüm ve savaş gibi kavramlardan duyduğu acı ve (ölülerine duyduğu) özlem ile "Tanrı" kavramını oluşturmuştur. Hatta bu o kadar doğrudur ki birçok alan (Nörobiyoloji, Arkeoloji v.s) bu savı desteklemektedir.
Şunu belirtmek istiyorum. Yukarıdaki cümleler bana ait. Kitap şuan elimde olmadığı için bizzat kitabın içinden (şimdilik) alıntı yapamayacağım. Fakat ilerleyen günlerde kitabı temin edince yazıda tekrar düzenlemeler yapacağım. Fakat bu düzenlemeler sonucunda eleştirim değişmeyecek. Yani bu eklemeler sadece "İlim hassasiyeti" sebebiyle olacak. Bunun yanında iddiayı doğru yansıtıp yansıtmadığım konusunda şüpheye düşenler (Yani belki de adam bunu iddia etmiyor olabilir. İftira ediyor olabilirim.) Kitapyurdu sitesinden kitabı aratıp kitabın arka kapak yazısına (Genel bakış bölümüne) bakabilirler. Zaten yazar burada yukarıda siyah metinde yazdığımı söylemekte :) Devam edelim...
Tabi Yeni Ateistler sadece, beynin evriminden hareketle "Tanrı" kavramının insan bilincinde ortaya çıktığını, dolayısıyla bunun bir halüsinasyon olduğunu iddia etmezler. İnsan beyninin evrimleşmesiyle birlikte dinler de kendi içlerinde evrimleşmiştir. Mesela en ilkel insanlar önceleri korktukları hayvanları İlah edinmişlerdir. Beyinleri geliştikçe hayvanlardan korkmamaları gerektiğini anlamışlar ve bu sefer Güneşe veyahut Ay'a tapmaya başlamışlardır. Beyin biraz daha gelişince bu sefer "Tanrı" soyutlaşmaya başlamıştır ve gözle görülemeyen Tanrılar ortaya çıkmıştır. Beyin gelişmiştir ve Nihayet en sonunda Tanrı teke inmiştir. Hatta burada gereksiz bir tartışma yaratmamak için isim vermeyeceğim ama birçok ateist, İslamın artık son din olduğunu söylemektedir. Bu söylem ilkte kulağa tatlı gelebilir ama aslında bu, "İnsan beyni artık öyle bir hal alacak ki bu halüsinasyondan kurtulacak ve bir tanrıya ihtiyacı olmadığını anlayacak." demektir. Kısacası;
1) İnsan beyni (Evrimsel olarak insan olmadan önce de dahil) sürekli evrimleşmiştir ve insan "Tanrı" ve "Din" kavramlarını oluşturmuştur. Fakat bu bir halüsinasyondur.
2) İnsanlarda Biyolojik olarak olduğu gibi dinlerin kendisi de evrimleşmiştir. (Kültürel evrim)
Şimdi iman gittiyse değerlendirmeye geçelim 😂
Birinci eleştiriye üç başlık altında kısaca cevap vermeye çalışacağım.
1) Felsefi bir görüşün Biyolojiye indirgenmesi.
Literatürde "Kökensel Hata/Genetic Fallacy" ismiyle anılan mantık hatasını şu şekilde tanımlayabiliriz.
Bir şeyi; kaynağı, kökeni veyahut başlangıcı açısından değerlendirmek, açıklamak veya reddetmekten doğan hata. (Bu tanım Sorgulayan Müslüman youtube kanalından alınmıştır. Genetik Safsata adlı video)
Örneğin “Ben ailemden dünyanın düz olduğunu öğrendim, demek ki dünya düzdür” diyen veya “Hans, Nazi Almanyasında fizik okudu, demek ki fizik bilgisinin içinde faşist fikirler var” diyen kişilerin dedikleri, ister doğru ister yanlış kabul edilsin, yine de bu kişiler "kökensel hata” işlemektedirler, yapılan çıkarımlarda gösterilen köken sonucu ispatlamaz. (Bu örnekler 'Allah, Felsefe ve Bilim' isimli kitaptan Caner Taslaman'ın makalesinden alıntılanmıştır. s, 84.)
Aynı şekilde, Tanrı kavramının kökenini biyolojide göstererek "Tanrı yoktur" demek mantıksal açıdan doğru bir akıl yürütme şekli değildir. Eğer mantıksal safsatalarla pek haşır neşir değilseniz ilk bakışta olayı anlamamanız gayet doğaldır. Anlayamadıysanız endişelenmeyin. Bu akıl yürütme şeklinin doğru olmadığını hemen biraz sonra 2. ve 3. maddede göreceksiniz çünkü eğer bu akıl yürütme şekli doğru olsaydı 2. ve 3. maddelerdeki eleştirileri yapamaz olurdum.
Bunun yanında aynı mantıkla biz de Ateizmin bir halüsinasyon olduğunu iddia edebiliriz.
Mesela yazar, kitabın arka kapak yazısında şunu söylemekte;
Bu kitap inancı reddetmiyor, aksine dinî inancı beynin evriminin kaçınılmaz bir sonucu olarak sunuyor.
Aynı şekilde pekala biz de şunu söyleyebiliriz.
Ateizm, Allah'ın var olmadığına dair olan bir inançtır. Bu Ateist inanç insan beyninin evrimleşmesinin kaçınılmaz bir sonucudur. Dolayısıyla Ateist inanç bir halüsinasyondur.
Bakın dikkat ettiyseniz aynı mantıkla biz de ateizm aleyhinde söylem geliştirebiliyoruz. Bunun sebebi doğru bir akıl yürütme yapılmadığındandır. Eğer doğru bir akıl yürütme yapılsaydı aynı mantıkla birbirine zıt iki farklı sonuç çıkartılamazdı. Matematikte bir soruyu farklı yollarla çözebilirsiniz. Fakat yukarıda da gördüğümüz gibi aynı çözüm yöntemiyle (hatta farklı bir çözüm yöntemi de olabilir) iki farklı sonuç elde edemezsiniz.
2) İnsan zihninde "Tanrı" kavramının, insan beyninin evrimi sonucu oluşmuş olması Teizm açısından bir sorun teşkil etmemektedir.
Evrim teorisi, konumuz bağlamında bize, canlıların uzun yıllar içerisinde evrimleşerek geliştiğini ve insanın, insan olmayan atalarının beyninin evrimiyle oluştuğunu söyler. Bu aklımızın bir köşesinde dursun. Şimdi burada aslında felsefenin en zor alanlarından birisi olan ahlak felsefesine girmek gerekiyor fakat ben çok kısa ve basit bir şekilde hiç tartışmalara girmeden bir örnek üzerinden söylemlerimi geliştirmeye çalışacağım.
Çok basit düşünelim. Bir maymunun bir kadının çantasını elinden alıp kaçmasıyla bir kapkaçcının bunu yapması arasındaki fark nedir? Neden biz o kapkaçcıya "Suçlu" damgası vuruyoruzda maymuna karşı böyle bir nitelendirmede bulunmuyoruz? Bunun en temel sebebi hayvanlarda, insanlardaki gibi bir Ahlaki anlayış/ahlaki olgunluk beklememizden kaynaklanmaktadır. Bunu özellikle vurgulamak istedim çünkü insan, insan olmadan önceki haliyle beyni gelişmiş olmadığı için ahlaki açıdan Allah tarafından sorumlu tutulmamış olabilir. Bu süreçte mantıken, insansı varlıklarda ahlaki bir beklenti olmadığı için Allah da bir din göndermemiş olacaktır.
Kronolojik olarak insanın evrimsel sürecini kaba taslak şu şekilde tarif edebiliriz.
Dünyanın oluşmaya başlaması > İlk Hücreler > Denizde yaşam > Karada yaşam > Memeliler > İnsan (Homo sapiens sapiens)
(Aslında insan da bir memelidir. Yukarıda kategorik olarak insanı memelilerden ayırma sebebim diğer memelilerde ahlaki farkındalık olmamasıdır)
Bu tablodan hareketle şunu savunabilirim: Allah, canlıları evrimsel süreçlere tabii tutmuştur. Denizlerden karaya çıkan canlılar evrilmeye devam etmişlerdir. Fakat çeşitli sebeplerden dolayı (İlkel bir beyin yapıları olmaları gibi) bu canlılar, tıpkı bugünkü hayvanlarda da olduğu gibi ahlaki bir farkığa sahip değildirler. Bu süreç içinde beynin evrilmeye devam etmesiyle İnsan oluşmuştur ve insanda Ahlaki bir beklenti vardır (çünkü kompleks bir beyne sahiptir) ve Allah insanlara din göndermiştir.
Bakın ne olmuş oldu? Allah, insana (insan olmadan önce) çeşitli evrimsel süreçler geçirterek onu sorumlu tutulacak bir varlığa dönüştürmüş oldu. Toparlayacak olursak, bütün bunlardan hareketle şunu söyleyebiliriz;
Dinlerin en temel iddiası, insanın bu dünyada imtihan edildiğidir. İmtihandan bahsedebilmek için insanın ahlaki farkındalığı olması gerekmektedir. Allah, insandaki bu farkındalığı Evrimsel süreçlerle meydana getirmiştir. Bu bağlamda Allah'ın insanı imtihan edecek olması sebebiyle, insan zihninde evrimsel süreçler sonucu "Tanrı" kavramının oluşmuş olması pekala beklenir bir durumdur. Allah, insanı kendisine muhtaç şekilde yaratmıştır. Aynı zamanda, Allah'ın insanları imtihan edecek olması sebebiyle insan zihninde "Tanrı/Din" kavramı oluşmuştur çünkü eğer insan zihninde "Tanrı" kavramı oluşmamış olsaydı imtihan edilemezdik. En basitinden "Tanrı" kavramı olmasaydı "İbadet" diye bir şeyden de bahsedemezdik. İmtihan gereği insan zihninde "Tanrı" kavramı oluşmalıydı. Bu da evrimsel süreçlerle olmuştur. Gayet doğaldır :)
3) Bu iddia Teist argümanlara karşı bir cevap teşkil etmemektedir.
Bütün bunlar dışında şunu da söylemek gerekir. Tanrı ve Din kavramlarının birer halüsinasyon olduğu yönündeki iddia Teist argümanlara bir cevap vermiş olmamaktadır. Yani hâlâ "Neden hiçbir şey yerine bir şey var?" ya da "Evrenin sebebi nedir?" v.b sorular havada kalmaktadır.
Kelam Kozmolojik Argüman,Hassas ayar Argümanı ve daha birçok argüman hâlâ geçerliliğini korumaktadır. Yani "Tanrı ve Din kavramları evrimin sonucudur" dediğiniz vakit bu argümanlara bir cevap vermiş olmuyorsunuz. Hatta yazıyı daha da uzatmak istemiyorum ama küçük bir şey daha söyleyerek birinci temel eleştiriyi bitirmek istiyorum.
Evrimsel süreçler bugün "Kimya" dediğimiz şey olmasaydı gerçekleşemezdi. Kimya ise carbon ve benzeri elementler olmadan olmazdı ve biz bugün bu elementlerin yıldızlarda oluştuğunu biliyoruz. Yıldızların oluşabilmesi için atomların oluşması lazım ve atomların oluşabilmesi için de evrenin başlangıç koşullarında ve fizik sabitelerinde bir HASSAS AYAR olması lazım. Yani Evrimin bizatihi kendisi hassas ayarlara dayanmaktadır. Eleştirdiğimiz argüman buna da bir açıklık getirmemektedir.
Kısacası, bu yazıda eleştirdiğimiz iddia, insan zihnindeki tanrı kavramının bir halüsinasyon olduğu açıklamasıyla aslında pek bir şey açıklayamıyor görünüyor.
---
İkinci eleştiri olan kültürel evrim meselesini daha sonra değerlendireceğim. Aslında en temel iddiaya (birinci eleştiriye) cevap vermiş olduk. Bundan sonrası Tarih ve Antropolojinin konusudur. İlerleyen günlerde gerekli verileri toplayıp yazmaya çalışacağım.
Selam ve Dua ile...
Bilincimizin ürünü olan her şey o evrimleşme sonucunda ortaya çıktı. Asal sayılar mesela. Fakat bu asal sayıların bir halüsinasyon olduğunu göstermez. Bilim de bizatihi böyledir.
YanıtlaSilBuradaki ateist argüman öyle görünüyor ki tanrı düşüncesinin doğamızda bulunduğuna ilişkin fırsat deliline karşı geliştirilmiş. Bu hıristiyan teologların en gözde argümanları. Fakat çok da sağlam değil.
Bizim kelamcıların antik yunan felsefesinden gelen argümanları ikna edici mi? Pek değil. Gerçek hayatla uyuşmayan bir bakış açısı.
O zaman her birimiz kolları sıvayıp işe girişeceğiz.
Müslüman biyologların önemini bu yazıda bir kez daha anladım teşekkürler ışıkla kalın
YanıtlaSil